Seslendirme, yabancı film ve dizilerdeki konuşmaların Türkçe’ye çevrilmesi ve filme montajı işlemidir. Bir başka deyişle; bir gösterimde yer alan konuşmaların, müziklerin ve ses efektlerinin profesyonel stüdyo ortamında oluşturularak gösterime adapte edilmesidir.
Seslendirme işlemi, her ne kadar pek göze batmasa da, film oyuncularının canlandırdığı karakterlerin diksiyon ve vurguları açısından ele alındığında, tamamen kişiliğe yönelik bir betimleme olduğundan, aslında çok büyük önem taşımaktadır.
Bazı ünlü sanatçılar (Örn. Sungun Babacan, Sezai Aydın, Alev Sezer, Okan Bayülgen, Nevra Serezli gibi) bir filme ya da reklama sadece seslendirme yaparak adlarını duyurmuşlar ve günümüzün ünlü sanatçıları olmuşlardır. Türkiyede seslendirme 1932 yılında “Bir Millet Uyanıyor” filmiyle başlamıştır. Bu film Türkiye’de seslendirilen ilk sesli filmdir.
Bir filmin yurt dışından ithalinden Türkçe seslendirilmiş olarak izleyiciye sunulmasına kadar olan süreçte neler yapılır? Bu, pek fazla bilinen bir konu değildir. Bu konuda bir ekol olarak kabul edilen ve Türkiye’nin en değerli seslendirme sanatçılarının yetiştiği TRT Ankara Televizyonu’ndaki uygulama şöyledir: Kurumun satın aldığı bir filmi, önce Seslendirme Müdürü izler ve müdürlüğüne bağlı yönetmenlerden birini, o filmin seslendirilmesiyle görevlendirir. Kuşkusuz TRT bünyesinde görev yapan yönetmenlerden her biri titizlikle seçilmiş, kendi konularında uzman ve her türlü filmi rahatlıkla seslendirebilecek nitelikte kişilerdir. Ancak, doğal olarak onların arasında da, savaş filmlerinde, duygusal filmlerde, kovboy filmlerinde daha rahat ve istekli çalışanlar olabilir. Aynı şekilde, kalabalık kadrolu dev yapımların seslendirmesini yönetecek yönetmenin de, bu alanda kendini kanıtlamış, deneyimli biri olması beklenir. İşin özelliği nedeniyle, Seslendirme Şube Müdürü de, genellikler yönetmenlikten yetişmiş ya da yıllarını bu uğurda geçirmiş uzman biridir. Filmi izleyen Seslendirme Müdürü’nün yönetmen seçimi ile ilk adım atılmış olur. Yönetmen, filmin her şeyidir. Filmin seslendirilmesiyle ilgili her türlü fatura ona çıkarılır. Yönetmen, filmin başarısına ya da başarısızlığına imzasını atan kişidir. Bu nedenle yönetmen, stüdyo aşamasına gelmeden bir ön çalışma başlatır; filmi izleyerek hangi rolü kimin konuşacağına karar verir. Yönetmenin yaptığı bu çalışmaya rol dağıtımı denir. Ayrıca, filmde önemli rollerden birini konuşmasını istediği sanatçı, kayıt günü uygun durumda olmayabilir. Durum böyle olduğunda, o sanatçı ayrıca stüdyoya uygun olduğu günde davet edilerek kanal çalışması yapılabilir. Bu arada filmin orijinal diyalog metni, çevirmene verilir. Bütün bunlar olurken, teknik ekip de, filmin prova enter ve dublaj olmak üzere üç kopyasını çıkarır. Prova bandı, adından da anlaşılacağı gibi, sanatçıların prova yapması, filmi izlemesi, kimi nasıl konuşacağını görebilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Enter bandından ise, filmde konuşmalar dışındaki bütün sesler(otomobil gürültüleri, ayak sesleri kuş cıvıltıları gibi efektler) vardır. Dublaj bandı, filmin seslendirilmesi aşamasında, stüdyodaki seslerin kaydedildiği banttır. Yönetmen, stüdyolardan sorumlu birimle görüşür. Stüdyoların uygunluğuna göre, kayıt yapacağı günü ve saati saptar. Artık sıra, sanatçılara haber vermeye gelmiştir. Asistanlar tarafından sanatçılar tek tek aranarak, rol önerisinde bulunur. Bu görüşmelerin ardından, kast kesinlik kazanır. Çeviri metni, sanatçılara dağıtılmak üzere fotokopiyle çoğaltılır, bir sureti ön denetime gönderilir. Denetçilerin “Yayınlanır” onayından sonra, kayıt saati beklenir. Zamanı gelince de stüdyoya girilir, kulaklıklar takılır, mikrofonlar ayarlanır ve yönetmenin “kayıt” komutuyla, filmin seslendirilmesine başlanır.